Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu
Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu gezi notları İNANILMAZ HABER !
21 Temmuz 2015 Salı
Midilli'ye gidiyoruz
Midilli adası yada Yunanistan'da bilinen ismi ile Lesvos adası egede ülkemize en yakın Yunan adalarındandır. Bizde oğlum Meriç ile Çanakkaleden itibaren İzmir sahillerine kadar görünen o adaya kısa bir seyehat planladık. Midilliye geçmek için en pratik yol Balıkesir Ayvalıktan feribot ile ulaşmaktır , bizde öyle yaptık. Otel rezervasyonu yapmakta artık çok kolay , arama motoruna Midilli oteller yazarsanız liste halinde birçok hotel karşınıza çıkar . Biz booking.com üzerinden tarihi bir konakta yer ayırttık. 90 dakikalık gemi yolculuğu sonrası Lesvosun ana şehri Mitiliniye ulaştık, U şelinde bir limanın etrafı lokantalarla ve alışveriş dükkanları ile sarılmış şirin bir kasaba görüntüsünde idi , vapurdan inince gezi notlarında tavsiye edilen bir frmadan minik bir oto kiraladık , günlüğü 30 eu civarı idi. Midillide benzin fiyatları bizim memleketle hemen hemen aynı. Otelimizi bulup yerleştik , daha sonra keşfe çıkmak üzere minik arabamıza atladık. Otel görevlisi bize çeşitli plajlar tavsiye etti , adanın güneyine doğru sürdük ve yolun bittiği yerde masaldı güzellikte bir plaj bulduk , giriş ücretsiz , yediğin içtiğin makul fiyatlarla idi. Tek dezavantajı zeminde deniz kestanelerinin varlığı idi. Devam edecek..
Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu
Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu
26 Haziran 2015 Cuma
Asos'a gidiyoruz
Behramkale yani asos ana yoldan bayagı içeride , dar ve virajlı bir yol. karınızız iyice acıkıyor. yolda bir markette durarak plastik çatallar ve kola alıyoruz.. yol uzerinde bir agacın golgesinde duararak çanakkaleden aldıgımız peynir helvalarından bir pakedi daha kullanıma sokuyoruz. kısa sure sonra behramkale gorunuyor. once antik limana kadar inip bir dolasıyoruz aşagıda. son derece dar alana insaa edlimis hoteller , toprak yollar ve karsılıklı gecis yapamayan arabalar.. fazla kalamayıp tekrar tarihi kalıntıların bulundugu tepeye cıkıyoruz. Burada Aristo nun felsefe okulu var.
tırmanırken yol kenarından incir kopartıp yiyoruz. binlerce yıldır ayakta duran saglam duvarlar ilgimizi cekiyor. etraf biraz bakımsız. tarihi eserler oarada buarada atılmış. uzerlerindeki tabelalar guneşin yıpratmasından okunmaz hale gelmiş. ama olsun. aristo ya bukadar yakın ola buyuk mutluluk.
tarihi eserlerin arasından muhtesem manzaralar gozumuzden kacmıyor. ozelliklede yaklasık 300 metre yuksekten antik liman harika gorunuyor. masmavi deniz.
oglumla bu eski yerleşkedeki yaşanmıs muhtemel komik olayları tahmin ederek eğleniyoruz :)
koylulerle sohbet ediyoruz. bazıları Aristo yu bilmiyor.
yolumuz uzun.. fazla oyalanmadan devam ediyoruz. hedefimizde kaz dagları yani ida, altınoluk akçay ve ayvalık var.
Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu
sonmezguducu@gmail.com
tırmanırken yol kenarından incir kopartıp yiyoruz. binlerce yıldır ayakta duran saglam duvarlar ilgimizi cekiyor. etraf biraz bakımsız. tarihi eserler oarada buarada atılmış. uzerlerindeki tabelalar guneşin yıpratmasından okunmaz hale gelmiş. ama olsun. aristo ya bukadar yakın ola buyuk mutluluk.
tarihi eserlerin arasından muhtesem manzaralar gozumuzden kacmıyor. ozelliklede yaklasık 300 metre yuksekten antik liman harika gorunuyor. masmavi deniz.
oglumla bu eski yerleşkedeki yaşanmıs muhtemel komik olayları tahmin ederek eğleniyoruz :)
koylulerle sohbet ediyoruz. bazıları Aristo yu bilmiyor.
yolumuz uzun.. fazla oyalanmadan devam ediyoruz. hedefimizde kaz dagları yani ida, altınoluk akçay ve ayvalık var.
Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu
sonmezguducu@gmail.com
Truva'ya gidiyoruz
Çanakkaledeki elektriksiz kamp gecesinin sabahında kaldıgımız bungalow un ahşap tavanından her an bir akrep veya örümcek düşebilir korkusunun verdigi kuşkulu uykudan uyandıgımda denizin kıyılarla daha şiddetli kucaklaştığını gordum.. hafif bulutlu ve boğazın serinligindeki hava icinde bulundugumuz ortama tarihi bir atmosfer kattı. Kısa bir toparlanmadan sonra yola çıktık. rotamızı güneye cevirirken yol kenarlarında yanmış ormanları ve ayaklarından yere çakılmış bu canlıların çaresizliklerini hüzünle izliyoruz. Kısa sure sonra guneşin kavurdugu asfalt yolun sağında Troia (Troya) levhasını gorerek ana yoldan ayrıldık. Tabela ya Troia yı okuyamayanlar veya bir anlam veremeyenler icin parantez içinde Troya yıda ilave etmişler. artık anlamayanlara oranın neresi oldugunu sanırım anlamıştır. :) insan truva falan yazar parantezşn icine.. açıkhava muzesinin kapısında bilet alma merkezi var ve bir buyuk ilan dikkati cekiyor.. "Müze Müze gezdiren muze kar alın.. olur.. :) ama alıyorum.. cunki giris ucretiyle aynı fiyat. bundan sonra muzelere 1 yıl ucretsiz girecem. ucretinden dolayı gidemedigim muzeleri listeliyorum aklımda.. içeri giriyoruz. Temsili Truva atı karşılıyor bizi.. herkes atın icine giriyor. bizde giriyoruz. at dublex yapılmıs yani 2 katlı. 2 sinide gezip pencerelerinde kafalarımızı uzatıyoruz.
Harabeleri geziyoruz.. Gercekten buyuleyici.. şehir milattan once son 3000 yılda yaklasık 9 defa yokedilip tekrar inşaa edilmiş . sokakları caddeleri tiyatroları ve efsaneleri , filmlere konu olan güzel kadınları.. 5000 yıl oncede kadınlar filmlerdeki gibi bakımlımıydı acaba.. sehrin caddelerinde yutumek heyecan veriyor. o yollarda binlerce yıl once yuruyen tarihi insanlar ve onların gunluk hayatları canlanıyor kafamda. guneşin yakıcı sıcakligi daha fazla ayrıntıya girmemize engel oluyor. tekrar yollardayız. guneye dogru devam ediyoruz. hedefimiz asos yani behramkale..
Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu
sonmezguducu@gmail.com
Harabeleri geziyoruz.. Gercekten buyuleyici.. şehir milattan once son 3000 yılda yaklasık 9 defa yokedilip tekrar inşaa edilmiş . sokakları caddeleri tiyatroları ve efsaneleri , filmlere konu olan güzel kadınları.. 5000 yıl oncede kadınlar filmlerdeki gibi bakımlımıydı acaba.. sehrin caddelerinde yutumek heyecan veriyor. o yollarda binlerce yıl once yuruyen tarihi insanlar ve onların gunluk hayatları canlanıyor kafamda. guneşin yakıcı sıcakligi daha fazla ayrıntıya girmemize engel oluyor. tekrar yollardayız. guneye dogru devam ediyoruz. hedefimiz asos yani behramkale..
Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu
sonmezguducu@gmail.com
Çanakkale'ye gidiyoruz Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu
arabalı vapura yerleserek ust katta manzaralı bir pozisyona oturuyouz.. karşıya gecmek kısa suruyor .. şehirde yuruyerek bir tur atıyoruz bir koftecide ogle yemegi yiyoruz.
Oğlum Mert Güdücüoğlu köfteleri beğeniyor.
hemen yakındaki nusret mayın gemisini geziyoruz. resimler cekiyoruz.. Mayınların nasıl döşendiğini anlatıyorum Mert'e..
deniz muzesindeki torpidolar ve toplar ilgimizi cekiyor.
ve çanakkale deyince akla gelen en onemli olay peynir helvası yani höşmerim .. en meşhur hangisi ise onu buluyoruz.. arkalarda kucucuk bir dukkan ama arı kovanı gibi musteri var.. buna karsılık on planda ve lux dosenmis peynir helvacıları sinek avlıyor.
bol miktarda peyinr helavası alarak yolumuzxa devam ediyoruz. çanakkalede gormemiz gereken birkac yeri goruyoruz.
ozellikle ogluma annesinin cocuklugunu gecirdigi evi gosteriyorum, artık başka insanların oturduğu..
ve egeye dogru devam ediyoruz.. canakkale cıkısında guzelyalı sahil semtinde konaklama kararı alıyoruz.. kamp havasında bir yer buluyoruz..
orman yanıgınında hasar gormus ve elektrigi kesilmis bir sahil kampı. elektrik bizim icin sorun degil arabada 12 voltu 220 ye ceviren cıhazımızla elektrik uretip bilgisayarları calıstırıyoruz .. oglum oyunlar oynuyor bende gez notlarımı yazıyorum..
manzara gercekten muhtesem..
daha onceden aldıgımız peynir helvasını yerken kampın kopegi bize eşlik ediyor..
bir sure sonra canımız sıkıyor.. arabaya binip canakkaleye gidiyoruz..
geziyoruz. ve aksam ustu deniz kenarında lux bir restoranda balık yiyoruz.. canakkale bogazının tam ortasında ve karsı kıyılara hakim bir pozisyondayız.
gunes dagların ardından batmak uzere
hesap cok pahalı degil.. ortama gore uygun geliyor. yolumuz kampımıza artık.. aradaki semtleri hızla geçip güzelyalıya ulaşıyoruz. yangından dolayı bolgede elktrik yok.. arabanın ışıklarıyla kampı bulup dik inişten deniz kenarında parkediyorz.. kampın işletmecisi ve çalışanı karnlıkta dalgaların sesini dinlercesine oturuyorlar. onlarla sohbet ediyoruz. seyyar bir 220 lik lamba getiiryorlar bizim arabadan elekrik alarak ortamı aydınlatıyoruz.
oğlum PSP oynuyor bende gezi notlarını yazıyorum.. sessizlikte dalga sesleri cok hoş. uzaktan tarihi gelibolu yarımadasındaki anıtın ışıkları gorunuyor bogazın karsısında..
Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu
Oğlum Mert Güdücüoğlu köfteleri beğeniyor.
hemen yakındaki nusret mayın gemisini geziyoruz. resimler cekiyoruz.. Mayınların nasıl döşendiğini anlatıyorum Mert'e..
deniz muzesindeki torpidolar ve toplar ilgimizi cekiyor.
ve çanakkale deyince akla gelen en onemli olay peynir helvası yani höşmerim .. en meşhur hangisi ise onu buluyoruz.. arkalarda kucucuk bir dukkan ama arı kovanı gibi musteri var.. buna karsılık on planda ve lux dosenmis peynir helvacıları sinek avlıyor.
bol miktarda peyinr helavası alarak yolumuzxa devam ediyoruz. çanakkalede gormemiz gereken birkac yeri goruyoruz.
ozellikle ogluma annesinin cocuklugunu gecirdigi evi gosteriyorum, artık başka insanların oturduğu..
ve egeye dogru devam ediyoruz.. canakkale cıkısında guzelyalı sahil semtinde konaklama kararı alıyoruz.. kamp havasında bir yer buluyoruz..
orman yanıgınında hasar gormus ve elektrigi kesilmis bir sahil kampı. elektrik bizim icin sorun degil arabada 12 voltu 220 ye ceviren cıhazımızla elektrik uretip bilgisayarları calıstırıyoruz .. oglum oyunlar oynuyor bende gez notlarımı yazıyorum..
manzara gercekten muhtesem..
daha onceden aldıgımız peynir helvasını yerken kampın kopegi bize eşlik ediyor..
bir sure sonra canımız sıkıyor.. arabaya binip canakkaleye gidiyoruz..
geziyoruz. ve aksam ustu deniz kenarında lux bir restoranda balık yiyoruz.. canakkale bogazının tam ortasında ve karsı kıyılara hakim bir pozisyondayız.
gunes dagların ardından batmak uzere
hesap cok pahalı degil.. ortama gore uygun geliyor. yolumuz kampımıza artık.. aradaki semtleri hızla geçip güzelyalıya ulaşıyoruz. yangından dolayı bolgede elktrik yok.. arabanın ışıklarıyla kampı bulup dik inişten deniz kenarında parkediyorz.. kampın işletmecisi ve çalışanı karnlıkta dalgaların sesini dinlercesine oturuyorlar. onlarla sohbet ediyoruz. seyyar bir 220 lik lamba getiiryorlar bizim arabadan elekrik alarak ortamı aydınlatıyoruz.
oğlum PSP oynuyor bende gezi notlarını yazıyorum.. sessizlikte dalga sesleri cok hoş. uzaktan tarihi gelibolu yarımadasındaki anıtın ışıkları gorunuyor bogazın karsısında..
Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu
Mürefte'ye gidiyoruz Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu
Mürefte'ye girer girmez lasitkçiyi buluyoruz.. lastik söküldü. sanırım Uçmakdere de taşlar lastiği yarmış. neyse tamir gerçekleşti. tamirciye oarada eski olup olmadığını soruyorum.. eski.. dr. ertuğrul u soruyorum .. tanıyor..
kısa bir sohbetten sonra oarada kalmaya kara veriyoruz.. ve oradaki en iyi otel olan Yapıncak oteli buluyoruz.. belediyenin bir tesisi. Arabamızı otelin onunde yer olmadığı icin hemen yan sokaktaki boş bir yere park ediyoruz. Oğlum beni uyarıyor. baba DSP ilçe teşkilatının onune park ettin kızmasınlar. Gülerek karşılıyorum. Oğlum onlar oy oranları kadar konuşsunlar. Bu seçim sonuçlarıyla araba değil tren bile park ederler buraya. Oda elindeki PSP ( play station portable oyun konsolu ) yi göstererek : DSP nin D sini atıp yerine P koysalar PSP partisi olur. Turkiyede okadar cok kayıtlı PSP kullanıcısı varki su anki oy oranlarından cok daha yuksek rakamları gorurler. Hem Sony firmasıda sponsor olur partiye.. Gülüyoruz. .. Bir taraftanda sosyal demokratların ağlanıcak halleri aklıma geliyor. Zamanında oyları bölmeyip solda birlik kursalardı boylemi olurdu. Hiçbir siyasi parti bir aileye dayandırılamaz, her parti yeni liderlere zamanında yol açmalı.. çok geç olmadan.. :)
bizi yerli halktan bir çalışan karşılıyor.. evet oda var.. 104 numara.. kayıtan sonra anahtarımızı alıyoruz ve ust kata cıkıyoruz.. odanın kapısında defalarca ust uste atılmış yalı boyalar kapı koluna ve anahtarına kaçmış . çerçevesine tam oturmayan kapı gıcırtı ile açılıyor ve icerden rutubet insan teri ve tozun yıllarca harmanlanmasıyla oluşan eski hotel odası kokusu geliyor. olsun.. oda temiz .. tv bile var..
ondeki balkona cıkıp biraz oturuyoruz.. agaclar denizi gormemzie engel oluyor. sorun degil.. denizin mis gibi kokusu geliyor.. hemen ondeki balık restorandan gelen alık pişirme kokularını saymassak hersey cok guzel.. iphone umu acıyorum.. bingo .. adsl wireless te var.. oglumda bende pc lerimizi acıyoruz.. o sanırım arkadaşlarıyla chat lesiyor..
bende gezi resimleri ve notlarından ousan bir web sitesi yapmaya karar veriyorum ve gezideyim.com u registre ederek işe başlıyorum.. cektigim resimleri mekanlara gore isimlendirip sayfaya yerlestiriyorum.. ve başlıyorum bu gezinin hikayesini yazmaya.. bir saat kadar oyalandıktan sonra cıkıp yurumek istiyorum..oglum maç seyrediyor.. bir iki tur atıyorum..
sahilde yuruyen insanlar geceye hazırlanan seyyar satıcılar, birbirine sevgiyle sarılan çiftler.. sakin denizin dizginlendigi kıyı şeridinde akıp gidiyorlar.. mısır canım istiyor ama.. olmamaış henuz.. 1 saati var daha.. kaynayacak.. ok.. lastik tamircisinin tarif ettigi ertugruluuların sahildeki evlerini buluyorum.. balkonda yaşlı bir adam oturuyor.. sanırm babası.. ertuğrul tekirdağ acilde çalışıyormuş.
evlenmis ve cocukları varmış :) sevgili arkadaşım benim.. 20 yıldır gormedim seni.. yurumeye devam ederl otele donuyorum. oglum acıkmış artık.. aşagı sahildeki balık kokularının kaynagı olan restorana iniyoruz.. baş koseye sahile oturuyoruz.. şarapları inceliyorum .. daha once hüseyin abinin cok bahsettigi Dimitracopulo şarabını buluyorum.. cvokta ucuz buarada.. bir şişe sıparis ediyorum. kalan kalsın.. oglum kola iciyor.. birer tanede levrek.. yemegimize eşlik eden bir beyak kopek ve mnik bir kedi bizden kalanları yiyorlar arsızca.. şarap cok guzel geliyor..
hesapta cok hafif.. 35 ytl :) yok boyle bişii .. mutlu yuzlerle ayrılıyoruz lokantadan.. biraz yuruyus yapıp esprili sohbetler geciyor aramızda.. sonrada gnun yorgunlugu ile odamıza gidiyoruz.. biraz daha pc internet derken uyuya kalıyorum..
bikac saat sonra ucusan sivrisinekler uyandırıyor. sinek kovucu sprey suruyorum ama faydasız.. bu kucuk vampirlerin emdikleri kanı nasıl sindirdiklerini dusunurken uykuya dalıyorum.. ve sabah.
9.30 gibi uyandım.. oglum uyuyor henuz.. kahvaltıyada gelmeyecekmiş.. ok.. bende otelden cıkıp biraz yuruyup bir pastane buluyorum.. borek ve çay..
otele donup toparlanıyoruz.. yolumuz uzun. minik micra mıza binerek devam ediyoruz marmara kıyısından. şarköy bir harika.. duzenli şehir yapısı ve temiz sahilleri.. mukemmel.. ama konaklaamk icin cok erken.. yola devam.. çanakkale bogazı gorunmeye baslıyor.. denize en yakın köy yollarını takip ederek koylerden yol sorarak devam ediyoruz..
bolayır yakınlarında ana yola cıkarak canakkale savaslarından kalma beton siperleri izliyoruz.. ve gelibolu yuda gecerek kilitbahir e ulasıyoruz..
kısa bir sohbetten sonra oarada kalmaya kara veriyoruz.. ve oradaki en iyi otel olan Yapıncak oteli buluyoruz.. belediyenin bir tesisi. Arabamızı otelin onunde yer olmadığı icin hemen yan sokaktaki boş bir yere park ediyoruz. Oğlum beni uyarıyor. baba DSP ilçe teşkilatının onune park ettin kızmasınlar. Gülerek karşılıyorum. Oğlum onlar oy oranları kadar konuşsunlar. Bu seçim sonuçlarıyla araba değil tren bile park ederler buraya. Oda elindeki PSP ( play station portable oyun konsolu ) yi göstererek : DSP nin D sini atıp yerine P koysalar PSP partisi olur. Turkiyede okadar cok kayıtlı PSP kullanıcısı varki su anki oy oranlarından cok daha yuksek rakamları gorurler. Hem Sony firmasıda sponsor olur partiye.. Gülüyoruz. .. Bir taraftanda sosyal demokratların ağlanıcak halleri aklıma geliyor. Zamanında oyları bölmeyip solda birlik kursalardı boylemi olurdu. Hiçbir siyasi parti bir aileye dayandırılamaz, her parti yeni liderlere zamanında yol açmalı.. çok geç olmadan.. :)
bizi yerli halktan bir çalışan karşılıyor.. evet oda var.. 104 numara.. kayıtan sonra anahtarımızı alıyoruz ve ust kata cıkıyoruz.. odanın kapısında defalarca ust uste atılmış yalı boyalar kapı koluna ve anahtarına kaçmış . çerçevesine tam oturmayan kapı gıcırtı ile açılıyor ve icerden rutubet insan teri ve tozun yıllarca harmanlanmasıyla oluşan eski hotel odası kokusu geliyor. olsun.. oda temiz .. tv bile var..
ondeki balkona cıkıp biraz oturuyoruz.. agaclar denizi gormemzie engel oluyor. sorun degil.. denizin mis gibi kokusu geliyor.. hemen ondeki balık restorandan gelen alık pişirme kokularını saymassak hersey cok guzel.. iphone umu acıyorum.. bingo .. adsl wireless te var.. oglumda bende pc lerimizi acıyoruz.. o sanırım arkadaşlarıyla chat lesiyor..
bende gezi resimleri ve notlarından ousan bir web sitesi yapmaya karar veriyorum ve gezideyim.com u registre ederek işe başlıyorum.. cektigim resimleri mekanlara gore isimlendirip sayfaya yerlestiriyorum.. ve başlıyorum bu gezinin hikayesini yazmaya.. bir saat kadar oyalandıktan sonra cıkıp yurumek istiyorum..oglum maç seyrediyor.. bir iki tur atıyorum..
sahilde yuruyen insanlar geceye hazırlanan seyyar satıcılar, birbirine sevgiyle sarılan çiftler.. sakin denizin dizginlendigi kıyı şeridinde akıp gidiyorlar.. mısır canım istiyor ama.. olmamaış henuz.. 1 saati var daha.. kaynayacak.. ok.. lastik tamircisinin tarif ettigi ertugruluuların sahildeki evlerini buluyorum.. balkonda yaşlı bir adam oturuyor.. sanırm babası.. ertuğrul tekirdağ acilde çalışıyormuş.
evlenmis ve cocukları varmış :) sevgili arkadaşım benim.. 20 yıldır gormedim seni.. yurumeye devam ederl otele donuyorum. oglum acıkmış artık.. aşagı sahildeki balık kokularının kaynagı olan restorana iniyoruz.. baş koseye sahile oturuyoruz.. şarapları inceliyorum .. daha once hüseyin abinin cok bahsettigi Dimitracopulo şarabını buluyorum.. cvokta ucuz buarada.. bir şişe sıparis ediyorum. kalan kalsın.. oglum kola iciyor.. birer tanede levrek.. yemegimize eşlik eden bir beyak kopek ve mnik bir kedi bizden kalanları yiyorlar arsızca.. şarap cok guzel geliyor..
hesapta cok hafif.. 35 ytl :) yok boyle bişii .. mutlu yuzlerle ayrılıyoruz lokantadan.. biraz yuruyus yapıp esprili sohbetler geciyor aramızda.. sonrada gnun yorgunlugu ile odamıza gidiyoruz.. biraz daha pc internet derken uyuya kalıyorum..
bikac saat sonra ucusan sivrisinekler uyandırıyor. sinek kovucu sprey suruyorum ama faydasız.. bu kucuk vampirlerin emdikleri kanı nasıl sindirdiklerini dusunurken uykuya dalıyorum.. ve sabah.
9.30 gibi uyandım.. oglum uyuyor henuz.. kahvaltıyada gelmeyecekmiş.. ok.. bende otelden cıkıp biraz yuruyup bir pastane buluyorum.. borek ve çay..
otele donup toparlanıyoruz.. yolumuz uzun. minik micra mıza binerek devam ediyoruz marmara kıyısından. şarköy bir harika.. duzenli şehir yapısı ve temiz sahilleri.. mukemmel.. ama konaklaamk icin cok erken.. yola devam.. çanakkale bogazı gorunmeye baslıyor.. denize en yakın köy yollarını takip ederek koylerden yol sorarak devam ediyoruz..
bolayır yakınlarında ana yola cıkarak canakkale savaslarından kalma beton siperleri izliyoruz.. ve gelibolu yuda gecerek kilitbahir e ulasıyoruz..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)